Geri Dön

gerçeğin izinde

Eski çağda olduğu gibi bu yeni çağda da hakikatin bilgisine ulaşarak aydınlanmanın yaşanacağına inanıyorum, her ne kadar zor olsa da. Bilginin hızlıca üretilip derhal tüketildiği fakat özümsenmediği bu çağ, sanıyorum eski çağların kendine has o mistik ve efsunlu kokusuna sahip değil. Yine de, bugün yıldızlara artık daha yakın, Güneş gezgini antik gezegenlerde varlığımızı daha hissettirir haldeyiz. Bazı şeyler değişse de yine de değişmeyen özelliklerimiz var: Yıldızlar hala göğün süsleri, kibar incileri. Aydınlanmanın, hakikatin ışıltısını anlamanın cazibesi ise ne zaman geleceğinin belli olmaması. Kişi, duvarları kitap dolu mekanlarda arayışını sürdürse de, Doğu’ya yolculuğa çıksa da hakikate erişemeyebilir. Buna karşın boş ve sakin bir halde önündeki çeşmeden su içen bir serçeyi seyrettiği anda hakikate ulaşabilir. Gerçek, o an için Tanrı vergisine dönüşür, ancak şunu da unutmamalı ki o vergiye ulaşmak için de kişi pek çok yoldan, yolculuklardan geçmiştir.