Geri Dön

MARCIA

Karakterler

Balehund:
Girit kralı
Marcia:
Kralın kızı ve tek çocuğu. Deniz Kuvvetleri Başkumandanı.
Berenice:
Marcia’nın en yakın arkadaşı.
Philodemus:
Deniz Kuvvetlerinde bir kumandan. Berenice’yi sevmekte olup Marcia’nın yerine geçmek ister.
Isidore:
Philodemus’un birliğindeki bir asker. Berenice’yi sever.
Shamara:
Philodemus’un sağ kolu. Numidialı eski köle.
Tuthuleia:
Genç ve hırslı Mısır kralı.
Kefaric:
Numidia’nın barbar kralı.
Bir kahin
Askerler
Kumandanlar
Mısırlı rahip
İhtiyarlar korosu
Soylular
•Tectamus
•Lycastus
•Atticus

I. Perde

1. Sahne

(Girit’te gece vakti, surların önünde nöbet tutan iki asker)

Birinci asker:
Gökyüzünde işler tekin değil,
derin bir huzursuzluk olmalı
Tanrılar katında.

İkinci asker:
Deniz de nasibin almış,
göğün korkunç karanlığından.
Ürküyorum yolunda gitmeyen şeylerden.

Birinci asker:
Gündüz yaşadığımız olayın eseridir
içimizdeki bu sıkıntılar.
En parlak günümüzde
Ay geçit vermedi Güneş’e.
Nasıl ki Şeytan bir anda
dalar tanrıların aydınlık odasına
habis ruhuyla kirletir,
kapkara dumanlarını yayar ortalığa
ışık yiter, karanlık belirir gözlerde
dolgun Ay da tıpkı Şeytan misali
mahmuzlayıp atını hızla girdi
Güneş’in ışınları arasına.
Mümkün müydü o karanlıkta
kalplerimizde filizlenen korkuyu
kökünden söküp atmak uzağa.
Sağlam yeri titretmişti,
yurttaşlarımızın korku çığlıkları
ordumuz kılıçlarını kuşanıp aranmıştı
tanrılar katından gelebilecek düşmanları
neyse ki çabucak geçti bu bela
Akdeniz’in incisi Girit’in üstünden.

İkinci asker:
Çabucak unutuveriyor insan
gündüz yaşadığı korkuyu
ışık kaybolup da inince karanlık
yeşeriveriyor korkusu yeniden

(Marcia ve kumandan yaklaşır)


Birinci asker:
Hey, çevir artık gözlerini denizden!
Kabarmakta olan dalgalardan
soylu kişiler gelmekte
sıkıntıya düştüğümüz bu görev yerine

İkinci asker:
Aman hanımefendi, iş midir gelmek
bu karanlık havada denize!
Epey de soğuk var
Rüzgarın dövdüğü sahilde

Marcia:
Sahile gelme arzumu doğuran
bu alışılmadık rüzgar oldu asker
Girit, şahit olmadı daha önce
ne böyle bir rüzgara ne de böyle havaya.
Görebildiniz mi hiç karanlık ufkun ardında
kargılarıyla yaklaşmakta olanı düşmanı?
Daha da açık söylemek gerekirse
hissediyor musunuz doğabilecek bir tehdidi?
Ah, hiç rahat değil içim!
Karanlıklar hücum etmiş dört bir yanımıza
Girit rahatlayacak kavuşursa aydınlığa

Kumandan:
Deniz Kuvvetleri’nin başı, Hanımefendi Marcia
doğaldır her insanın düşmesi
dipsiz ve derin korku çukurlarına.
İnsan hızla düşerken aşağıya
gözleri ve yüreğiyle bakmalıdır yukarıya
kurtuluş umuduyla daima.
Sıyrılın bu huzursuz halinizden
soylu kanınız güç versin yüreğinize

(bir kahin kendi kendine konuşarak geçer)

Kahin:
Döner de durur dalgalar,
sonsuz adaların kıyısında.
Sakince arar elmasları, incileri,
bulamadıkça artar öfkesi,
kabarmış hışmıyla atılır ileri.
Yutmayı arzular her şeyi,
aşmak için eski halini.
Dalgalanıp yükseldikçe
ulaşır deniz esas benliğine.

Kumandan:
Hey kahin, koca koca denizler akar
Dünya'yı sarmış Okeanos Irmağı'na.
O deryada birleşir bütün sular
eski hallerinden daha fazla kabarırlar.
Şu halde niçin haykırmaktasın
birtakım anlaşılmaz lafları?

Kahin:
Dalgalar vahşice kabardığında
yükseltin Girit'in incisini yukarılara
taşkın öfkesi yıldırmasın sizleri
korkup da atmayın yaban diyarlara
Girit'in sönmez ışığını.

(kahin dua eder gibi çıkar)

Kumandan:
Hissediyorum ruhumun anladığını
kahinin ettiği tuhaf lafları.
Bizim eylemlerimize bağlı
Güzel Girit'in yazgısı.
Siz ne düşünürsünüz sayın Marcia,
gözleriniz dalıp gitmiş
ufuktaki dalgalardan daha uzaklara.
Harap etmektesiniz kendinizi
Girit'in karmaşık ve yorucu işleriyle
Bize de bırakın, zira yükümlüyüz
Zorlu görevlerinizi bir nebze hafifletmekle.

Marcia:
Bırakınız kahinin sözlerini geride.
Geleceğe dair bazı tahminlere
gereksizce yöneltmeyin ilginizi.
Takip edin aklın faydalı izini,
bazı kötü işaretler belirdiğinde
yöneliminizi çevirin erdeme

(askerler huzursuzca sağa sola bakınır)

Birinci asker:
Başkumandanım, siz işitmediniz mi?
Sanki ötelerden bir çığlık sesi
belli belirsiz bir şekilde geldi.
Sanmıyorum bu bulanık sesi
Bir Giritliye atfedebileceğimi

Marcia:
Duymaktayım gittikçe yükselen sesleri
anlamı belirsiz bulanık çığlıkları.
Kaleden değil, denizin ötesinden gelmeli.

(askerlerden birine)

Koşsun biriniz surlardan içeri
çağırsın uyumamış askerleri
toplaşıp bekleyelim gelenleri
bakalım hayır mıdır Girit'e getirdikleri
yoksa elim bir azap mıdır tanrıların verdiği.

(birkaç komutan ve bölük asker girer)

İkinci kumandan:
Derhal geldik siz emir verince
zaten girmemişti hiçbirimizin gözüne
ruhu ve bedeni tazeleyen uyku,
böyle korkunç bir gecede.

İkinci asker:
Başkumandanım, sesler capcanlı şimdi
kulak tırmalayıcı çığlıklara
belirsiz bir hareketlenme eşlik etti.
İşte, görmekteyim gelenleri!
Kapkaranlık sulardan bize doğru
Yaklaşmakta meçhul bir gemi.

(bir gemi bağırışlar eşliğinde girer)

Marcia:
Askerler, koşun gemiye doğru hızlıca!
Çekin dört bir elden karaya.
İzin vermeyin kimsenin düşmesine aşağıya.
Artırın hızınızı, güç verin kollarınıza.
Gemi parçalanmak üzere, az daha durursa
taşkın öfkesi dinmez bu dalgalarda.

Birinci kumandan:
Haydi askerler davranın kuvvetle
çekelim şu gemiyi sahile
tutun uçlarından tahta parçalarının
az daha asıldık mı gemiye
güvenle girecek denizden içeriye.

(gemi çekilir, bazı askerler dinlenir.)

İkinci kumandan:
Başardık uzun uğraşlar sonunda
dili anlaşılmaz barbarları kurtarmayı.
Ne yapalım şimdi Başkumandan Marcia
sahilde mi bırakalım bu zavallıları
yoksa tek tek taşıyalım mı
kalemiz içindeki barınaklara?

Marcia:
Soğuk dalgaların sürekli dövdüğü sahilde,
ağlaşıp duran şu kadınlarla çocukları
bırakmak yakışır mı hiç bizlere?
Götüreceğiz onları sıcak ve güvenilir bir yere.

(askerlere hitaben)

şimdi girişin çarçabuk bu işe
sarsıntısız taşıyın kaçakları içeriye
ben de hızla varayım kapısına
babam Kral Balehund'a.

(kendi kendine)

Ama önce uyandırmam gerek Berenice'yi
yanımda dursun, desteklesin diye beni.

2. Sahne

(Berenice'nin odası)

(Marcia girer)

Marcia:
Kalk güzel yoldaşım, canım Berenice
Ah, başımızda bu sıkıntılar olmasaydı
uyandırmazdım seni düşlerinin ortasında.
Ancak Giritimizin başına kötü bir iş geldi.
Feraha ulaştırmak lazım bir an önce.

(Berenice sakince uyanır)

Berenice:
Baldan tatlı Marciam
niçin uyandırdın beni böyle acele
kaptırırsın kendini Girit'in işlerine
ne oldu canım, Tanrı saklasın
bir bela mı geldi güzel ülkemize?
Uğursuz şeyler gördüm düşümde
vahşi rüzgarlar üflüyordu
adamızın sönmez kandillerine.

(iyice kalkarak)

Ah, ne kadar kasvetli ve soğuk bir gece!

Marcia:
Berenice, sıkı şeyler giyin üzerine
rüyanda gördüğün gibi
sönmüş sanki kandillerimizin alevi
bu soğuk ve kasvetli gecede.
Uykunda gördüğün vakit uğursuz düşleri,
meçhul diyarlardan bir gemi geldi.
Korku dolu gözleri ve üzücü haykırışlarıyla
kadınlarla çocuklar acı içinde inlemekteydiler.
Soğuktan kurtarıp gönderdik onları
Güvenilir ve sıcak barınaklara.
Şimdi babamın yanına varıp soracağız
kurtardıklarımızın durumunu ne yapalım diye.
Bilirsin, pek ciddidir öte denizlerden gelen konuklar
böyle zamanlarda anlaşamazlarsa krallar,
korkunç savaşlar açılır, krallıklar yıkılır.
Haydi, hemen çıkalım babamın yanına.

(hızla çıkarlar)

3. Sahne

Kralın odası

(yüksek rütbeliler içeri girer)

Philodemus:
Koşup geldik kralımız, merak içinde
Kuşkusuz değmez değerli uykunuzu bölmeye
ancak olayı yaşamış kumandanın dediğine göre
bilinmezlerden bir gemi gelmiş, acılar eşliğinde
içinde kadınlarla çocuklar varmış
korkudan ağlayıp durur bir halde.
Parmaklarını çevirerek öteye
adeta göstermek istercesine
görünmez düşmanları haber veriyorlarmış

Tectamus:
Sağlama almalı bu işi
Öğrenmemiz mutlaka fayda sağlar
bu gariplerin nereden geldiklerini

Atticus:
Anlaşılmaz sesleri varmış
barbar diyarından geldiler muhtemelen
bu bilinmezliklere rağmen
dost mudur düşman mıdır bilinmeden
Başkumandan Marcia emir vermiş
kurtarmış hepsini boğulmaktan.

Philodemus:

(kendi kendine)

Her askerin görevidir bu
öne çıkıp sorunlarla baş etmek

Kral Balehund:
Duyamadık seni Philodemus
meclisimizde anlaşılır olmalıdır
değer vereceğimiz kanatlı sözler

Philodemus:
Sarsılmaz erdemi ve yılmaz cesaretiyle
sayın Marcia, örnek olmuş hepimize
taşımak için Girit'i daha öteye

Kral Balehund:
Marcia ışığıdır Girit'in
onun kararlı parıltısı
yok eder karanlıkları
şimdi öğrenelim neyin nesiymiş
bu bilinmez diyarın yolcuları

(askerlere hitaben)

sizler hızlıca gidin yanlarına
incitmeden getirin gece yolcularını
dinlemek için huzurumuza

(askerler çıkar, yolcuları getirirler)

Kumandan:
Sayın kral, getirdik emrinizi yerine
sıkıntı vermeden çıkardık yolcuları huzurunuza
unutmadık kıymetli tercümanları
anlaşabilmek için yanımıza almayı

(bir kadın aniden öne atılır)

Kadın yolcu:
Ah, gerek yokmuş yanınıza almaya
çok diller bilen tercümanları
biraz dinlenip doyurunca karnımızı
gözümüz bırakınca bulanık görmeyi
idrakımız sağlam bir şekilde yerine geldi.
Sonunda hatırlamaya başladım dilinizi
yüce kral, bağışlayın bendenizi
söz verilmeksizin öne çıktığım için

Kral Balehund:
Kasvetli deniz yolculuğundan sonra
ister insan ihtiyaçlarını karşılamayı
anlaşılmak için edilen laflar da
değildir bu istekten gayrı
şimdi rahat hissediyorsanız kendinizi
başlayın anlatmaya başınızdan geçenleri

Kadın yolcu:
İhtiyaçlarımız karşılandı, sayenizde pek rahatız
hemen yanı başınızda duran hanımefendiye
teşekkürü etmeyi borç biliriz kendimize.

(yolcu, başını eğerek Marcia'ya selam verir)

Bizler sert toprakların ülkesi Numidialıyız
O diyarda çöller buluşur denizle.
Eski kralımız adı büyük Numa
göndermişti kocamı ve beni
keşif için yeni diyarlara.
Uzun zaman sonra varınca Smyrna'ya
oranın kralı ağırladı bizleri
büyük bir incelik ve ihtimamla.
Takvim yapmamızı buyurdu bize
ülkesinin hasat ve balıkçılık zamanını
almak için sağlam bir düzene.
İstediği takvimi yaptık kendisine
ayrıca öğrendik sizin de konuştuğunuz dili.
Smyrna'da geçirdiğimiz zaman içinde
yanından ayrılıp dolaşmaya devam ettik
notlar eşliğinde kentten kente
sürekli de irtibat halindeydik
denizin ötesindeki ülkemizle.
Gün gelmiş, kralımız soylu Numa
devrilmiş birkaç kumandanın darbesiyle
kurbanı olmuş duyduğu güveninin.
Deviren kumandanlar seçmişler aralarından
en hırslı ve kibri tükenmez olanı
oturtmak için eski kralın yerine.
Adı Kefaric olan bu uğursuz kral,
bizleri ve başka görevlileri çağırdı
geri dönmek için ülkemize.
Biz uzun yollar aşıp ülkemize varınca
yeni görevler takdim etti aramızda
benim ve buradaki diğer kadınların kocalarına.
Kefaric'in tahta geçtiği zamanı kutlayan
yeni bir takvim yapacaktık onun için.
Görevimizi hakkıyla yapıp teslim ettik
her yıl tahta geçtiği günü kutladık ihtişamla.
Kefaric'in doyurulmaz emirleri doğrultusunda.
Böylece gitgide azaldı halkın karşı çıkma gücü

zalim kralın adaletsizliklerine, hatalarına
sonu gelmez eğlenceler hissizleştirdi
Numidialıların sertçe akan soylu kanlarını.
İşte, geliyorum şimdi neden burada olduğumuza
bugün de kralın tahta geçtiği günün
anlamsız eğlencelerle kutlandığı yıldönümüydü.
at yarışları düzenlenen bir anda
kararıverdi birden gökyüzü
üstümüzde başımıza yağacak gibi duran
benek benek yıldızlar belirdi
ifritlerin ve cinlerin gözleri gibi.
Atlar ve diğer hayvanlar birbirlerine girdiler
yıkıldı ortalık tozdan dumandan
Numidialılar korkuyla evlerine doğru hücum etti
her tarafa çarpa çarpa, yarasalar misali
Kefaric duyuramadı kimseye sesini
bir süre sonra zorla toplayabildi konseyini
acele bir şekilde cenk kararı aldı
ordusunu uzak diyarlara götürüp
düzensizlik ve yalan dolan içinde
kendisini yeniden meşru saydırmak için.
Çünkü kaybetmişti halkın güvenini
düşüncesi şuydu yurttaşların:
kalkmıştı Tanrı bereketi kralın üstünden.
Ancak karşı çıkamadılar krala
bir de üzerine savaş başlayınca
unutulur oldu kralın hileleri
sahte kahramanlık öyküleri sardı her yeri
Kefaric de hatayı bizlere yükledi.
tahta çıkış gününde hata yapmışız
yanlış hesaplamışız onun gözünde.
Derhal idam kararı verdi bizlere
yakaladığının başını anında kestirdi
surlara astırdı ibret olsun diye.
Bizler ise sağlam dostlar sayesinde
kaçtık ülkemizden bin bir güçlükle
ne yapacağımız bilmez bir halde
kabarıp duran bu azgın denizde
nihayet ulaştık Tanrı'nın izniyle
siz sayın kralın güvenilir sahillerine.
Ne kadar minnet duysak da az

bizi yüreklice kurtaran ve doyuran
yanınızdaki hanımefendiye ve askerlere.

(yolcu hafifçe eğilir)

Kral Balehund:
Kısaca ve gayet sarih bir şekilde
anlattınız başınızdan geçenleri.
Birazdan konuşacağız meclisimizde
Siz yolcuların haline ne olacağını.
bunun yanı sıra bahsini ettiğiniz hanımefendi
biricik kızım Başkumandan Marcia olur.
yetmez ona olan övgüleri yazmayı
bir ağacın tüm dalları kalem bile olsa.

Marcia:
Sizlerden böyle güzel sözleri duymak
övünç ve şeref kaynağıdır ruhumuza
her Giritli ayrım yapmadan koşar yardımına
eğer zorda kalan biçare bir insansa

Philodemus:
Yeniden dinledik Marcia'ya olan övgüleri
kabarmış duygularla doldu ruhumuz!
Tekrar ele alacaksak önümüzdeki bu işi
iki büyük sorun çıkıyor yolcularla ilgili
ya yerleştireceğiz onları güvenli ülkemize
ya da göndereceğiz yurtlarına gerisingeri.

(kadın yolcu korkuyla öne atılır)

Kadın yolcu:
Ah, sonsuzdur minnetimiz kurtarıcılarımıza
uyacağız her türlü müşterek kararınıza
ancak aklınızdan geçecek olursa
bizleri geri göndermek yurdumuza
o an canlarımız yok olmuş demektir
Kefaric'in pis kanlı kılıcının altında.

Lycastus:
Bir tehdit kaynağı ise varlığınız burada
ilgimizi öncelikle ülkemize yöneltiriz
zarar gelmesin yurttaşlarımıza diye.

Bakmamalıyız bu işe duygulu gözlerle
çıkmalıyız bu işten en az zarar en çok kâr ile
çözümü devretmeliyiz devlet politikalarına
heykeller gibi ciddi bakmalıyız bu olaya.

Marcia:
Hiç yakışmadı bu sözler sizin gibi birine.
ülkemiz zavallı insanların yaşama isteklerini,
eğer en ufak bir faydaya çevirecekse
düşmüş demektir adaletsizliğe, merhametsizliğe.
Arsızlık üzerinde yükselmekse Girit'in kaderi
hiç yükselmesin, batsın denizin dibine, daha iyi!

Kral Balehund:

(yolculara hitaben)

Dinledik sizlerden gelebilecek her bilgiyi
şimdi dönün askerlerle birlikte barınaklara
bekleyin güven içinde vereceğimiz emirleri

(yolcular ve askerler çıkar, bir elçi girer)

Gecenin bu saatinde ne ararsın elçi
umalım ki önemli olsun getirdiğin bilgi
yoksa azar işiterek dönersin gerisingeri!

Elçi:
Numidia'nın güçlü kralı Kefaric'in emriyle
gönderildi benimle beraber nice elçi
yurdumuzun yakınındaki ülkelere.
Bulup getirmek için bize isyan edenleri
birkaç kadınla bir avuç çocuktur kaçıp giden
güçlü pençelerimizden kurtulacağını düşünerek
hangi krala sığındılarsa ondan isteriz teslim etmesini
tatsızlık çıkmadan götürmek için ülkemize geri
ayrıca iştahı bol Kefaric güzel hediyeler verecek
onurlandıracak kendisine zorluk çıkarmak istemeyenleri.

Kral Balehund:
Aradığınız kişiler ayak bastılar sahillerimize
-Bizim de şahit olduğumuz uğursuz olayın-
Güneş'in Ay ile cenkleştiği günün gecesinde.
Önce sunmalısınız kıymetli hediyelerimizi
almak istiyorsanız eğer esirlerimizi.

(Marcia öne çıkar)

Marcia:
Satmayın sakın Girit'in şerefini
eksik olsun barbarların hediyeleri
kurtardıklarımız esirlerimiz değildir
bakmakla yükümlü olduğumuz konuklardır
teslim edecek olursak onları
ayaklar altına almışız demektir erdemi

Philodemus:
Değmez gereksiz masraflar harcamaya
girerek nedensiz bir savaşa
daha mı az değerlidir bir Giritli
onda yok mudur diğerlerinde olan
tasasız yaşama isteği?
Maruz kaldığımızda barbar siyasetine
erdem susup çekilmelidir geriye
dinlemek için kurnaz siyasetin dilini.
Ancak böyle varırız hayırlı bir neticeye

Marcia:
Kimin haddine bu sözleri söylemek
doğru olanı susturup karanlığı yüceltmek!
Kaynağı kirlenmiş pis bir ağızdır
bu kötü fikirlerin doğum yeri!
Üstelik…

(Balehund araya girer)

Kral Balehund:
Yeter bu kadar tartışma
indirin gemleri ağzınıza
anlaşılan hayırlı sözler çıkmayacak
ilerleyen gecenin bu saatlinde
yorgun ağızlardan barbar elçisine.
Dağılsın herkes, dinlensin döşeğinde
yarın toplanılsın yeniden meclisimde.

(hizmetçilere hitaben)

Karşılayın elçinin ihtiyaçlarını güzelce
didik didik arayıp kusur bulamasın
ona vereceğimiz meskûn hizmette.
Haydi, atlatalım artık bu geceyi.

(hepsi çıkar)

4. Sahne

Sarayda sabah vakti

(Balehund yardımcısıyla girer)

Kral Balehund:
Uzamasını istemiyorum bu işin fazlaca
ters yanıtlayarak sokmayalım kendimizi zora
gerçi, istemem ölmelerini yolcuların
yüreğim kalmalarından yana
ancak elçi geldi bir kere kapımıza
hakkı vardır yurttaşlarını yanına almaya
her ne kadar üzülsek de onlara
fazlaca da yüklenmemeliyiz kafamıza
doğruyu yanlışı iyi ayıramayan
yasaları bozuk barbarların iç sorunlarıyla.

Yardımcı:
Onay verecektir meclisiniz size
Kızınız ise muhtemelen karşı çıkacak,
hatta engeller koyacaktır önünüze.

Balehund:
Zordur kızımı ikna etmesi
yalnız emrim alıkoyabilir onu
bana karşı çıkmaktan
bir görev vereceğim ona
dizginlemesi için kendini
Marcia götürecek yolcuları
ayrıca bir mektup taşıyacak yanında
benden iletilmesi için barbar krala.
İşi sağlama almak gerekir
bir sıkıntı çıkmasın Kefaric ile aramızda.

Yardımcı:
Düşünmüşsünüz en doğru olanı
emrinizi alınca hayır diyemez Marcia
deniz işlerinden sorumludur o
yazgıya bakın ki bu iş de onun kanatları altında

Kral Balehund:
Yüreği elvermez yanlışı yapmaya
ancak alınca sorumluluğu bir kez başına
saklamaz gayretini, yapar en iyisini kızım Marcia
Girit’in iyiliği için bütün bu çabalarımız
Haydi, gidelim artık kararımızı uygulatmaya.

(çıkarlar)

5. Sahne

Kralın odası

(Rütbeliler ve elçi girer)

Kral Balehund:
Atlattık dünkü karanlık geceyi
yine serdi deniz bütün güzelliğini
berrak sular okşamakta sahillerimizi
Girit temaşa ederken bu seyri
çıkarmamalı ağzımızdan kötü sözleri
en doğru fikri emir diye vermeli
başta da yurttaşlarımızı gözetmeli.

Atticus:
Şanlı kralımız, gözlerimiz sizde, bekliyoruz emrinizi
gece geride kaldı, önümüzde artık gündüz serili
atalım bizden uzaklara, vadesi dolmuş bir meseleyi.

Balehund:
Yeni bir ilişki kuracağız kralla taptaze
göndereceğiz yolcuları ülkelerine
Marcia'nın komuta edeceği gemide
benden bir mektup götürecek Kefaric'e
ülkelerimiz barış, yolcularımız huzur içinde yaşasın diye.

Marcia:
Ah, uğramasaydı kadınlarla çocuklar keşke
zalim barbarların elinden gelecek ölüme.
Sürdürseydi varlığını uğursuz gece
düşmeseydi bari zavallılar bu hallere.
Tek onlar mı düştüler kötülüklere
ayrı değildir Girit'in yazgısı bu işten
kötülüğü açan kötülüktür yine
onu kanıksamak, odun atmaktır ateşe
yine de yurttaşlarımız zarar görmesin
ülke genelinde tatsızlık çıkmasın diye
kral babam, karşı çıkamıyorum emrinize.

Kral Balehund:
Canım Marcia, ödül yok bu işten sana
zira şahsi menfaat çıkarsa karşına
toplum işlerini sokmak için düzene
bilirim, asla varmazsın o işin başına.
Yurttaşların mutluluğunun devamıdır
bu işten sana gelecek olan fayda
hazırlansın artık gemiler
çıkmak için dalgaların yoluna
yolcuları götürmek için yurtlarına.
Dağılsın herkes, sonlansın meclisimiz burada.

II. Perde

1. Sahne

Girit limanı

(Marcia, Berenice ve askerler gemiye biner. Philodemus ve bazı soylular onları uğurlamaya gelir.)