insanlığın keşif yolculuklarının son noktasında çoğunlukla parlak bir “evreka” anı bekliyoruz. bu serüvende sezgisel düşünceler çok önemli ancak ona gereken önem vermiyoruz çünkü insanlığın ulaşabileceği sınırları küçümsüyoruz. bu yüzden çoğunlukla büyük keşiflerin veya icatların bir anda kıvılcımdan koca bir aleve dönüştüğünü sanıyoruz. ben buna inanmıyorum, elbette böyle anlar var ve kişiye özel ancak en azından bilgisayarlar için böyle değil. bilgisayarları icat eden şeyin uzun zamandır bu alanda biriken bilgilerin sezgisel düşünceler ve dikkatli çalışmalarla bir sonuca ulaştığına inanıyorum. insanın sınırlarını küçük görmek ise bence bu sorunların ve belirsizliğin temeli olabilir. buna piramitlerin inşasını örnek vermekten hoşlanırım. piramitlere bakış açımız çoğunlukla avrupalı kaşiflerin ve define avcılarının gözlerinin arkasında yatıyor. sık sık uzaylılarca yapıldığı söylenir çünkü insanlığın böyle bir şaheseri yapabileceğine inanmak daha zor geliyor. piramitlerden ve büyük eserlerin aniden gelen parlak fikirler ile var olma sürecinden bahsediyorum çünkü bunun sebebi bu yazının başlığında gizli aslında: bilgisayarı kim icat etti? bu soruyu soruyoruz çünkü bu küçük fakat yeteneği sınırsız araçların dahi veya dahiler tarafından çok hızlı ilerleyen süreçler sonucunda yaratıldığı eğilimindeyiz. ama böyle bir şey yok. bilgisayarın yaratılış sürecina daha farklı gözle bakmalıyız. her şeyden önce onun tanımını doğru biçimde yapmalıyız.
Evreka!
bilgisayarlar temelde 3 sütun üzerinde yükseliyor: elektronik olması, çok amaçlı olarak kullanılabilmesi ve programlanabilmeye açık olması.
•elektronik olması gerekiyor çünkü bu yeni bir çağın temsili, endüstri devriminin ötesinde bulunuyor ve hızlı olması, kompakt olması, küçük olması, sonsuz karmaşıklıkta problemlerin ifade edilmesi önemli.
•genel amaçlı kullanabiliyor olmamız lazım, bu yönden ilk bilgisayarı kimin icat ettiğini bulmak daha da kolaylaşıyor. atanasoff’un ürettiği, patentini almadığı ve sonra da bir bodrumda unutulan “o cihaz” bir bilgisayar değil çünkü sadece belirli denklemleri hesaplamaktan başkasını yapamıyor, sınırları var ve denklemleri hesaplayan akıllı ve hızlı bir makineden başkası değil.
•kendi işlem akışından bağımsız yeniden komutlanabilir olmalı, çünkü bu durumda bilgisayar zaten genel amaçlı olmanın da ilk şartını karşılamış olur ve temelde turing makinesi olma yolunda çok önemli bir adım atar. örneğin george stibitz’in eseri “k modeli” 1940 yılında bell laboratuvarları tarafından tam ölçekli bir araç haline getirildiğinde yeniden komutlanabilir değildi, doğal olarak da tek bir amaca yönelikti
turing’in de katkılarıyla üretilen meşhur colossus 1 tam elektronik, programlanabilir bir araçtı ancak genel amaçlı değildi ve turing makinesi gibi kullanılamıyordu. yani bu model de ilk bilgisayar olarak adlandırılmamalı.
John Vincent Atanasoff (1903-1995) ve Atanasoff-Berry electronik modeli
bu meselenin gerçek cevabı bence belli: ilk bilgisayarı oluşturanlar p. eckert ve john mauchly, eserlerinin adı da herkesin bildiği eniac. çünkü bu model tam elektronikti ve doğal olarak rakiplerinin çok ötesinde hızlıydı. genel amaçlıydı ve kabloların konumlarına göre farklı amaçlara yönelik yeniden komutlanabilirdi. tüm sistemler çalışıyordu ve sonraki yıllarda da çalışmaya devam etti. her ne kadar atanasoff ve eckert-mauchly arasında aylarca süren uzun bir federal dava sonucunda atanasoff haklı bulunsa da altın madalyayı bence o hak etmiyor. bu davada patent ve fikir ihlali gibi konular tartışıldı çünkü daha önceden mauchly ile atanasoff arasında buluşmalar olmuş ve mauchly, atanasoff tarafından yapılan cihazı incelemiş, notlar almış ve doğal olarak ilham da almıştı. eniac dava sonucunda tam orijinal bir eser olarak görülmedi. daha önceki modellerden ilham almak ve onu aşmak tam orijinal bir eser olarak görülmüyorsa demek ki ortada bir sorun var. o zaman atanasoff makinesi de charles babbage makinesinden ilham olan ve tam orijinal olmayan bir eser olarak mı görülmeli? eckert-mauchly ikilisinin ilham alması zaten açık ancak ürettikleri eniac bilgisayarı atanasoff’un ürettiği hesaplama aracından çok farklı ve bunu biliyoruz. arada genel amaçlılık ve komutlanabilir ilkelerine uyum bakımından devasa farklar var. bu dava sonuçlandıktan sonra bile eckert ve mauchly bilgisayarları üzerinde çalışmaya devam ettiler çünkü bilgisayarları çalışıyordu. aslında olayın özü kısa ve anlaşılır.
solda mauchly, sağda eckert
peki ilk bilgisayarı kimin veya kimlerin bulduğu ile yazının başında yer alan “evreka” anı benzetmesi arasındaki ilişki nedir? bilerek böyle bir giriş yaptım çünkü bu meşhur federal dava olsun, insanların atanasoff makinesine bakış açısı olsun bu düşünceler çoğunlukla “evreka” beklentisi ile doğuyor. bir şeyin ilham sonucu ortaya çıkması veya kendisinden önce var olan bir modelin üzerine çıkması neden orijinallik için bir kayıp olsun? çoğu büyük alim düşüncelerini böyle şekillendirmedi mi? mauchly atanasoff modelinden çok farklı bir şey üretti, dışarıdan bakan ilgisiz biri belki farkı göremez ancak işin iç yüzüne bakmadan da gerçeğe vakıf olamıyoruz. eckert-mauchly bilgisayarı uzun bir çalışma süreci ortaya çıktı. sezgisel yaklaşımları elbette oldu ancak bu yaklaşıma ulaşmak için zaten bu işin tekniğini çok iyi bilmek lazım. bu süreç uzun bir inşa etme faaliyeti ile ilerledi, çok parlak ani fikirler ile eniac doğmadı. eniac için temel bazı fikirler hazırdı. depolama gibi donanım ile ilgili belirli fikirler vardı, aritmetik işlemler için de çok daha önceden zaten çalışan modeller de üretilmişti. ancak 3 temel ilkeye tam olarak uyan bir cihaz yeni üretilmişti. ben zaten keşiflerin veya icatların temelde 2 ayrı yola ayrıldığına inanıyorum: ilki için daha önceden var olmayan bir aracın gerçekten bütün fikirleriyle tamamen yeni ve devrimsel bir şey üretilmesi; ikincisi için ise bilgisayar örneğinde olduğu gibi bir şeyleri birleştirerek, harmanlayarak önceki modelleri aşan ve onlar üzerinde yükselen modeller örnek verilebilir. ilk yolda çoğunlukla evreka anları var, bir anda kıvılcımlar doğuyor ve müthiş bir aleve dönüşerek artık karanlıkları aydınlatıyor. ancak bilgisayar böyle bir şey değil ve o ikinci keşif yoluna giriyor. ortamda zaten kıvılcımlar vardı, ocak harlıydı ve ortam müsaitti.
eniac
ilk bilgisayarı kim üretirse üretsin, askeri veya genel amaçlı ne için kullanılıyor olursa olsun, bu süreci devam ettirenlerin hepsi de anılmayı hak ediyor. atanasoff çok kıymetli bir işe imza attı elbette ve özgün fikirleri vardı. mauchly için verdiği ilham bile tek başına harika bir katkı olarak değerlendirilmeli. bireysel veya birkaç kişilik küçük ekiplerle bir çağın, savaşın, kontrol mekanizmalarının dönüm noktası oldular. evet temelde hepsi uzun ve karmaşık sayı problemlerinin çözümü için yola çıktı ancak bu yol boyunca yeni bir şeyler, farklı bir şeyler daha keşfedildi. sadece zorunluluk ile ortaya çıkan problemlerin çözümü değil, insanlığı özel hissettirecek şeyler de bulundu. bunun da yolunu lovelace açtı, birtakım sayılar saklanabiliyorsa neden daha ileride metinler, müzik notaları saklanmasın diye düşündü ve doğal olarak bu düşüncesi gerçeğe dönüştü. çünkü yukarıda bahsettiğim keşfin 2. yolu için herhangi bir sınır yok. muazzam bir ilerleme sağlanabilir çünkü etrafta birleştirilecek muazzam fikirler var.